
Erkekleri Kendi Hallerine Bırakalım mı?
“Ya of saat kaç oldu hala aramadı beni!”
“Kim bilir şimdi nerede, kiminle?”
“Görüyor musun bak, kendi arkadaşlarının yanında nasıl unutuyor beni?”
“Bana bunu asla yapamaz!”
“Neden buluşmak istemiyor, hiç mi özlemiyor beni?”
“Ya o kim oluyo da beni aramıyor, bu kadar ilgisiz bırakıyor!”
“Tatlım anlayışlı ol ol bir yere kadar! Benimle ilgilenmesi gerektiğini öğrenmeli!”
“Yalnız bir ilişkide asla olmaması gereken şeyler bunlar!”
Bunları neden hep kadınlardan duyuyorum? Yanlış anlama beni, yargılamıyorum. Anlamaya çalışıyorum sadece. Bu ilgilenilme ihtiyacı nereden çıktı, ne zaman ilgilenilmesi gereken bireyler haline geldik merak ediyorum. Ne zaman “bizimle ilgilenmesi gerekenlerin” yeterince ilgi göstermemesi sorun oldu?
İşimiz gücümüz mü yoktu, eğlence mi arıyorduk?
Birisinin benimle ilgilenmesi neden gereksin? Bu büyük ve ağır bir soru bak. Altında can sıkıcı bilgiler yığını yatıyor. Muhtaç mıyım? Bebek miyim? Kendi hayatımı biri benimle ilgilenmeden sürdüremeyecek durumda mıyım? Daha kötüsü ne biliyor musun? Bunu yapmadı diye adamın kötü olması… Sal şu adamı. Günahtır ya!
Bu durum ne ara böyle oldu arkadaşım?
Müthiş potansiyelli bir elma varmış dalından kopan. Onunla tarçınlı kurabiyeler mi olmaz, taze taze mi masada sunulmaz… Binbir seçenek varmış önünde. Birbirinden lezzetli seçenekler. Derken elma ezilmiş üstüne kuş sıçmış ve hunili bir deli gelmiş onun üstüne oturmuş.
Aynen böyle hissettiriyor bana bu ilgilenilmeme durumu. Absürt… Yanlış… Ters…
İşleri kolaylaştırma gibi bir yol seçebilecekken neden manasız bir kural yaratıp adama da kendimize de hayatı zindan ediyoruz?
Neden canım kadın?
Senin kimsenin ilgisine ihtiyacın yok. Birinin, özellikle sevgilinin, sana vakit ayırıyor olması dünyanın en tatlı hadisesi olabilir. Öper başımıza koyarız, kalbimize sararız. Ama adam bunu yapmadığında neden bu bir sorun oluyor?
“Akşam oldu hala aramadı. İşi var herhalde.”
“Bugün hiç sesi çıkmıyor. Meşgul galiba.”
Bu cümlelerdeki şefkatli merakı duyuyor musun? Cevabın hayırsa telefon numaramı vereceğim; konuşmamız gereken daha büyük meseleler var.
Güvensizliğimizle, şüphelerimizle, felaket senaryolarımızla öyle bir boğuyoruz ki ilişkiyi; tadını almayı koy kenara, ruhumuz ekşiyor. Neden bırakamıyoruz kendimizi, neden sevgide kalıp beklentilere kapılmadan sorunsuz yaşayamıyoruz? Bu başka bir yazının konusu, tamam sustum.
Gözünü seviyim yapma! Karşındakini geçtim, bunu kendine yapma. Hiç kimse, annen baban dahil, seninle ilgilenmek zorunda değil! Mutsuz musun, hasta mısın, iş yerinde canını mı sıktılar? Üzüldüm, oyunun kötü kısmı denk gelmiş bugün. Geçer.
Seninle ilgilenmesi gereken tek kişi, sensin.
Hayatında hiç kimseyi bunun için suçlayamazsın. Kendin dışında…
Sen kendinle ilgilenmediğin sürece açlıktan kavrulacak ruhun; söylemedi deme bak. Dışarıda arayacaksın kendini her gün daha çok muhtaç bırakarak. İçinde gittikçe büyüyen boşluğu sevgilinin varlığıyla dost sohbetlerinde doldurmaya çalışacaksın.
Sürpriz! Asla dolmayacak.
Sen kendine ilgi göstermediğin sürece dünya sana ilgi göstermeyecek. Lütfen, ama lütfen, kendine bunu yapma.
Sevgilin seninle ilgilenmediğinde kurduğun cümleler yerine şunlar süzülsün kalbine:
“Neye ihtiyacım var bugün?”
“N’apsam şu an daha huzurlu hissederim?”
“Ben kendime biraz duyarsızlaştım mı acaba bu ara?”
Ancak bu şekilde kendi ihtiyaçlarını duyabilir, aç kalan yerlerini dünyanın en lezzetli anlarıyla doyurabilirsin. Bil ki beklediğin ilginin sebebi senin kendini yalnız bırakıyor olman. Dönüştürmediğin sürece birlikte olduğun adamın adı değişir, tecrübe değişmez.
Öptüm, sarıldım.

